Rüya Gibi
Mehmet Raşit Öğütçü, yazar olarak Orhan Kemal (15 Eylül 1914, Adana, Osmanlı İmparatorluğu – 2 Haziran 1970, Sofya, Bulgaristan Halk Cumhuriyeti), aydınlık gerçekçi Türk roman ve oyun yazarıdır.
Adı, Türk edebiyatının büyük ustaları arasında anılan yazar;[3] roman, öykü, oyun, şiir gibi farklı tarzlarda birçok esere imza atmış olsa da daha çok romancılık yönü ile tanınmıştır. İlk öykü kitabı Ekmek Kavgası (1949) ve Küçük Adamın Notları başlığı altında yayımladığı öz yaşam öyküsü roman dizisiyle yaygın bir üne kavuştu. Edebi hayatı 1960’lı yıllarda zirveye ulaştı. Adana‘da toprak ve fabrika işçilerinin dünyasını, İstanbul‘daki gecekondu mahallelerini, fabrika çevrelerini eserlerine yansıttı. Murtaza, Hanımın Çiftliği, 72. Koğuş adlı eserleri başyapıtlarındandır. Adanaspor‘da futbol oynamıştır. Golcü Raşit olarak bilinmektedir.
Yaşamı
Ailesi, çocukluk ve gençlik yılları
Babası Kemali Bey, I. TBMM’de Kastamonu mebusu idi
15 Eylül 1914’te Adana‘nın Ceyhan ilçesinde dünyaya geldi. Babası, o sırada Çanakkale cepheside, Dardanos‘ta topçu teğmeni olan[4] avukat Abdülkadir Kemali Bey, annesi ise rüştiye mezunu, iki yıl kadar memleketinde ilkokul öğretmenliği yapmış Adanalı Azime Hanım’dır.
Çocukluğunun ilk yılları Adana’da geçti. I. Dünya Savaşı‘ndan sonra Adana’nın Fransız işgaline uğraması üzerine ailesi ile önce Niğde‘ye, sonra Konya‘ya taşındı.[5] Konya’da bulunduğu dönemde Kuvâ-yi Milliye hareketine karşı Delibaş isyanına tanıklık etti. Kuvay-ı Milliye güçlerine katılmış olan babası, isyanın bastırılmasından sonra TBMM‘ye Kastamonu milletvekili olarak girdi. Ankara’ya taşınan aile, 1923’te Adana’ya döndü. Ceyhan’da çiftçilikle uğraşmaya başlayan babası Toksöz gazetesini çıkardı. Takrir-i Sükûn Kanunu’nun ardından pek çok gazete ile birlikte Toksöz de kapatıldı ve Abdülkadir Kemali Bey 11 ay tutuklu kaldı. 1930’da Adana’da Ahali Cumhuriyet Fırkası’nı kuran Abdülkadir Bey, Ahali adlı gazeteyi çıkardı. Babasının aktif siyaset yaşamı içinde olmasına rağmen Orhan Kemal bu yıllarda siyaset ile ilgilenmedi. Abdülkadir Bey, Serbest Cumhuriyet Fırkası‘nın kendini feshetmesinden sonra partisini kapatıp Suriye’ye kaçtı. 1931’de bütün aile Beyrut‘a yerleşti.
Orhan Kemal, Suriye’deki babasının yanına gidince orta öğrenimini kendi isteğiyle yarıda bıraktı ve Beyrut’ta bulaşıkçılık ve matbaa işçiliği yaptı. Bir yıl sonra tek başına Türkiye’ye dönerek babaannesinin yanına yerleşti. Adana’da çırçır fabrikalarında işçilik ve kâtiplik yaptı. Bu yıllardaki birikimleri, ileride Baba Evi, Avare Yıllar romanlarına hayat verdi. 1937’de çırçır fabrikasında (Millî Mensucat) bir işçi olan Nuriye ile evlendi. Bir yıl sonra ilk çocuğu “Yıldız” doğdu.
Cezaevi yılları ve ilk hikâyeleri
1938’de askerliğini yapmak üzere Niğde‘ye gitti. Askerliğini yaparken “Maksim Gorki ve Nâzım Hikmet kitapları okumak”, “yabancı rejimler lehinde propaganda ve isyana muharrik” suçundan 5 yıl hapis cezasına mahkûm edildi ve Kayseri Hapishanesi’ne gönderildi. İlk şiirini Kayseri Hapishanesi’nde yazdı. Duvarlar adlı şiiri Yedigün dergisinde Reşat Kemal imzası ile yayımlandı.[5]
Babası Abdülkadir Kemali Bey, sekiz yıllık sürgünün ardından 1939 yılında Adana’ya döndü. Babasının girişimi ile önce Adana Cezaevi’ne, onun Bergama Ağır Ceza Reisliğine atanmasından sonra da Bursa Cezaevi’ne nakledildi.[5]
1940’ta, Bursa Cezaevi’nde ünlü şair Nazım Hikmet ile tanıştı. Onun toplumcu görüşlerinden etkilendi. Üç buçuk yıl Nazım Hikmet’le oda arkadaşlığı yapan Orhan Kemal, kendisinden Fransızca, felsefe ve siyaset dersleri aldı. Orhan Kemal’i şiir yerine roman ve öykü yazmaya teşvik eden de Nazım Hikmet oldu. İlk düzyazı denemesi olan Onsekiz Yaş adlı romanını Nazım Hikmet’in yardımı ile yazdı.[5] Bir çalışma olarak yazdığı ancak yayımlamadığı bu romanın ardından öykü yazmaya yöneldi.
İlk öykülerini Bacaksız Orhan takma adıyla yayımladı. 1940 yılında Yeni Edebiyat dergisinde çıkan Balık, onun yayımlanan ilk öyküsü sayılsa da[5] Oğlu Işık Öğütçü, 1939’da Türk Sözü Gazetesi’nde yayımlanmış öyküsünün bulunduğunu söylemiştir.[6] Orhan Kemal ismini ilk kez 1943’te İkdam gazetesinde “Asma Çubuğu” öyküsünde kullandı. Öykülerinde Panait Istrati ve Maksim Gorki eserlerinden etkilendi. Hayatın içinden basit konuları, samimi bir dille anlattı.
Adana yılları
1943’te tahliye olunca Adana’ya döndü. Karataş‘ta toprak taşıma işinde amelelik, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları‘nda hamallık yaptı. 1944’te doğan oğluna Nazım adını verdi. Hapse girmesi nedeniyle tamamlayamadığı 35 günlük askerlik hizmetini tamamlamak üzere 1945 yazında askere çağrıldı. Askerden döndükten sonra sebze nakliyatçılığı, Verem Savaş Derneği’nde memurluk gibi işler yaptı ancak hiçbir işte uzun süreli kalamadı ve geçim sıkıntısı çekti.
Bu yıllarda hikâye yazmaya devam eden ve edebiyat dergilerinde eserleri yayımlanan Orhan Kemal, okurlar tarafından beğenilen, tanınmış bir yazar oldu. 1945’te Varlık Dergisi‘nin yaptığı ankette okurlar tarafından ‘en beğenilen hikâyeci’ seçildi.[5] İlk öykü kitabı Duygu 1948, ilk romanı Baba Evi 1949 yılında yayımlandı.
İstanbul yılları
1949’da babasını kaybetti ve aynı yıl doğan çocuğuna babasının adını verdi ve doğumdan sonra ailesiyle İstanbul‘a yerleşti.[3] Hayatının geri kalanında geçimini kitap, makale, film senaryosu yazarak sağladı. 1952’de yayımladığı Murtaza ve Cemile romanları ile edebiyatçı olarak ünü yayıldı. 1954 yılında Bereketli Topraklar Üzerinde adlı romanı ile topraksız tarım işçilerinin dramını edebiyat dünyasına taşıdı.[7] Aynı yıl 72. Koğuş’u yazmaya başladı. 1957’de dördüncü çocuğu Işık doğdu.
1958’de Sait Faik Hikâye Armağanı‘nı Kardeş Payı adlı öyküsü ile aldı. Sinema senaryoları yazsa da çoğu sansürden geri dönmekteydi. O da senaryoları İlhan F. Demir, Yıldız Okur imzalarıyla kaleme aldı.[3] 1964’te Devlet Kuşu romanına dayanılarak uyarlanan İspinozlar oyunu ile ilk kez tiyatroya adım attı. İstanbul Şehir Tiyatroları‘nda sahnelenen oyun iki buçuk ay sonra bilinmeyen bir nedenle kaldırıldı.[3] 1965 yılında “Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl” adlı anı kitabını yayımladı. Aynı yıl yayımlanan Bir Filiz Vardı adlı romanı ile otobiyografik romana döndü. 1960 yılında tanışıp duygusal bir ilişkiye girdiği ancak ilişkilerinin ortaya çıkmasından kısa bir süre sonra ayrılmak zorunda kaldığı son aşkını anlattı.[8]
1966’da “hücre çalışması ve komünizm propagandası” yaptıkları gerekçesi ile iki arkadaşı ile birlikte tutuklandı. “Suç teşkil eden bir cihet bulunmadığı” yolundaki bilirkişi raporu üzerine bir ay sonra serbest bırakıldı. Kimi romanlarını oyun olarak tekrar kaleme alan yazar, 1967’de 72. Koğuş romanını oyunlaştırdı. Eser, Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından sahnelendi. Orhan Kemal, bu oyunu ile Ankara Sanat Sevenler Derneği tarafından en iyi oyun yazarı seçildi. 1969’da Türk Dil Kurumu Ödülü‘nü ve Sait Faik Hikâye Armağanı‘nı Önce Ekmek adlı kitabı ile aldı.
Bulgar Yazarlar Birliği’nin çağrısı üzerine 1970 yılında Sofya‘ya gitti. Asıl amacı babaannesinin soyunun bulunduğu yerleri gezip not almak ve “93’ten Bu Yana” adıyla ailesinin hikâyesini yazmaktı.[3] Ancak bu isteğini gerçekleştiremedi. Geçirdiği bir beyin kanaması nedeniyle tedavi görmekte olduğu hastanede 2 Haziran 1970’te öldü. Cenazesi özel bir araba konvoyuyla birlikte 5 Haziran 1970’te yurda getirildi; Zincirlikuyu Mezarlığı‘na defnedildi.[6]
Orhan Kemal’in Zincirlikuyu Mezarlığı‘nda bulunan mezarı, İstanbul
Fatih’te bulunan İstanbul Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi’nden bir görüntü.
Anısını yaşatmak için İstanbul‘un Beyoğlu ilçesinde, Cihangir semtinde Orhan Kemal Müzesi açıldı. 1972’den bu yana adına bir roman yarışması (Orhan Kemal Roman Armağanı) düzenlenmektedir. Ayrıca Fatih Ordu Caddesi üzerinde bulunan İl Halk Kütüphanesi’ne adı verilmiştir.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Orhan_Kemal
Tenor Aykut Yılmaz “Orhan Kemal Şiirleri Beste Projesi” kapsamında Rüya Gibi şiirine yaptığım beste için aşağıdaki bağlantıya gidiniz.
Rüya Gibi
Şiir: Orhan Kemal
Beste: Aykut Yılmaz
Sizi gördükçe kalbim
Erir erir erirdi
İçimde kıvrandıran
Arzular ürperirdi
Tüten bir aşk beklerdim
Arzumu hayallerdim
Ve bu pembe rüyayı
Ümidime eklerdim
Günler aktı aktılar
Can evimden yaktılar
Herkese neşe hayat
Bana gam bıraktılar
Şimdi bir güzel görsem
İçim içim yanıyor
Dudağım rüya gibi
Seni seni arıyor
Tüten bir aşk beklerdim
Arzumu hayallerdim
Ve bu pembe rüyayı
Ümidime eklerdim
Günler aktı aktılar
Can evimden yaktılar
Herkese neşe hayat
Bana gam bıraktılar